sarıcaovakuyucaksarıcaova mahallesisarıcaova köyünazillibodrum
DOLAR
39,8620
EURO
46,9765
ALTIN
4.274,95
BIST
10.275,75
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aydın
Açık
37°C
Aydın
37°C
Açık
Cumartesi Açık
39°C
Pazar Açık
39°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
39°C
Salı Açık
39°C

Alevilik İnancı

A+
A-
Alevilik İnancı

Günümüzde alevi inancı dendiğinde bir çok tanım ve kalıba sokuluyor. Bu konuda çeşitli görüşler var.

Modern dünyada her toplumsal yapıda görüldüğü üzere Alevilerde de değişimlerin olması çok doğal. Birçok bilim insanı, ilahiyatçı bu süreç üzerine yüzlerce makale yazdı. Ancak bu toplumu derli toplu inceleyen bir araştırmaya rastlamak mümkün görünmüyor. Her biri bir yerinden tutarak, önyargılarına da makalelerinde yer vererek bizlere sunuyorlar. Bu makalelerde öne sürülen tezler kendi içinde birçok sorunu taşımaktadır. Ortaya koydukları iddialar Aleviliğin geleneksel batıni özlü inanç sistemi formundan oldukça uzak. Kimi salt Türkmen inancı üzerinden tanımlamaya zorlanırken, kimi de Kürt, Arap inançları üzerinden şekil vermeye çalışmaktadır. Hatta kimileri de Aleviliğin İslam ile olan temel bağlarını yok saymaktadır.

Değişim süreciyle birlikte kent koşullarında daha kendisini tanımlayamayan bir toplumun; birilerinin tanımına tabi tutulması da birçok sorunu beraberinde getirmektedir.
Siyasi iktidarların genel politikalarına baktığımızda ise durum farklı değil. Her siyasi iktidar da kendi inanç anlayışına göre bir Alevilik tanımı ortaya koymaktadır. Kimine göre Aleviler Müslüman değil; kimine göre “sapkın inançlı” bir toplum; kimine göre ise sadece “kültürel-folklorik” bir oluşumdur.
Alevilerin dışında birçok Alevi tanımı yapılması bize şunu işaret etmektedir:
Aleviler bu ülkede sorundur. Bu sorunu çözmenin yolu sistemli bir organizasyon ile inançsal özünden uzaklaştırarak asimilasyonunu sağlamaktan geçiyor. Dış ve üstenci akıl yıllardır zaten bu çabasını inatla sürdürüyor.

Gelelim “Aleviler kendisini nasıl tanımlıyor?” sorusuna.
İşte bütün sorunsallık aslında bu sorunun içinde.
Geleneksel toplumsal yaşamdan soyutlanan ve kendisini okumuş, bilgili, alim gören Alevilere sorulduğunda söze “Bana göre Alevilik” ile başlıyor. Bu girizgah o kadar problemli ki yıllardır Aleviler arasında büyük tartışmalara yol açtı.
Türkiye ve Avrupa’daki Alevi örgütlülüğü de bu soyut kavramın yaygınlaşmasına bir anlamda hizmet etti. Hatta bu zatı muhteremleri toplumla buluşturarak bu eklektik fikirlerin topluma empoze edilmesine yardımcı oldu.
Hz. Ali’siz bir Aleviliği, İslam dışı bir Aleviliği topluma kabul ettirmek için yırtınan bu şahsiyetler demagojik dillerine rağmen toplumda karşılık bulamadı; lakin yandaş buldu.
Alevilerin temel örgütlenme modeli kuşkusuz Ocak İnanç Sistemi’dir. Bin yıldır Anadolu’da Aleviler Ocak Dedeleri’nin karizmatik önderliğinde bir olmayı, iri olmayı ve diri olmayı başarmışlardır.
Kentleşmeyle birlikte örgütsel modelin Ocak sisteminden demokratik kitle örgütlenmesine evirilmesi ve cemevlerini yönetmesinin tüm bu olumsuzlukların ana kaynağı olduğu bilinmektedir. Sanırım varolan yapılanmanın yanlışlığı görüldü ki Alevi örgütlenme modelinin masaya yatırılması gündeme alındı.

Oysa Ocak Dedelerinin “Seyyid-i Saadet, Evladı Resul” olduğu kabul edildiği için Ocak Talipleri tarafından saygınlık görmektedir. Resul kim? Muhammed Mustafa’dır. Muhammed Mustafa’nın soyundan gelenlerin yol önderliğinde toplumun birliği sağlanmıştır. Bu Yol’a da Hakk-Muhammed-Ali Yolu denilmiştir.
Aleviliğin biçimlenmesi ve sistemleşmesindeki en önemli etken Ocak Kurumu’dur. Dedelerin sistem içindeki rolünü, altını kalın çizgiyle çizerek ifade etmek isterim. Çünkü Alevilikte inanç hiyerarşinin başında Dede vardır.
Anadolu Alevi İnanç Sistemi’nde “Ocak Kurumu” ve “Dedelik Kurumu” inanç örgütlenmesinin ana organlarını oluşturmaktadır. Söz konusu sistem bu iki kurumun etrafında oluşturulmuş toplumsal sürekler sayesinde varlığını ve devamlılığını günümüze kadar sürdürmüştür.
Alevilerin geleneksel sosyal örgütlenmesinde Dedeler en tepe noktada yer alırlar. Dedeler sadece inanç önderi olarak değil, aynı zamanda dünyevi lider olarak da kabul edilirler.
Kent koşullarında “Ocak Kurumu” yerine cemevleri inşa edildi. “Ocak Dedeliği” büyük ölçüde terk edilerek yerine “Cemevi Dedeliği” işlevsel hale getirildi. Günümüzde de Anadolu Alevi İnanç Sistemi’ne uymayan “Cemevi Dedeliği” aracılığıyla bu sorunlar içinden çıkılmaz bir hale büründürüldü. Bugünkü cemevlerinde musahipli, görgülü, sorgulu, rızalı cem ibadeti neredeyse yapılmıyor. Ancak rızalık şeklen alınıyor. Çünkü Dede, Ocak Talibinden habersiz. Talip, Ocak Dede’sinden habersiz…

Bu olumsuzluklar Alevilere ve Aleviliğe zarar vermek için bina ediliyor. Alevileri bedenen yok etmeyi başaramayan siyasi iktidarlar; bazı kiralık kalemşörleri, Sünni ve Şii siyasal İslamcı toplum mühendisleri aracılığıyla Aleviliği “İslam’dan İhraç Etme Operasyonları”na giriştiler.
Osmanlı Padişahı Yavuz Selim’den bu yana tüm Alevileri yok ederek Aleviliği ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını gören egemen siyasal güçler; Nejat Birdoğan, Erdoğan Çınar, Faik Bulut, İsmail Beşikçi, Erdoğan Aydın, Ali Yaman, Ali Rıza Özdemir ve benzeri yazarlar ve akademisyenler aracılığıyla Aleviliği fikren ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
Aslen Ardahanlı bir Alevi olan, 1980 yılında katledilen yazar-radyocu Ümit Kaftancıoğlu (Rahmetle anıyorum) dahi “Hakkullah” adlı kitabında Dedelerin “sömürücü bir sınıf” olduğunu yazarak hedef tahtasına koymuştu. O yıllarda sosyalist sola gönül vermiş Alevi gençleri de bu görüşün etkisinde kalarak Yol Dedeleri’ni oldukça fazla hırpaladılar, küstürdüler.

Hiçbir inanç ve toplum yoktur ki bu kadar zulüm göre…
Hem içeriden hem de dışarıdan ablukaya alınmış olmasına rağmen, bu zalimlere alanını terk etmeden batini özlü inancını yaşayan böyle bir topluma da rastlamak sanırım olası değil…
İnanç ve vicdan özgülüğü anayasal hak olan ülkemizde hala yok sayılan Aleviler, derlenip toparlanmadan bu haksızlıkların üstesinde gelecekmiş gibi görünmüyor. Devlet ve siyaset kurumu hala doğru dürüst muhatap almıyor. Şeklen atılan tüm adımlar topluma zarar verir nitelikte. Yapılan “Alevi Çalıştayları” toplum nezdinde olumsuz girişimler olarak görülüyor; bir gaz alma ve birilerine doküman oluşturma operasyonu olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.

Kızılbaş Alevilik günümüze kadar Seyyid-i Saadet evladı olan Dedelerin yüzü suyu hürmetine geldi. Gün oldu tırnakları çekildi. Gün oldu sakalları yolundu. Gün oldu sırtındaki bağlaması kırıldı. Gün oldu hapse atıldı. Gün oldu aç açıkta kaldı lakin teslim olmadı, yılmadı. Dedeler bu meşakkatli yürüyüşünde, Hakk Muhammed Ali Yolu’nun tüm erdemlikleriyle talibini irşad etti, müşkülatlarını giderdi, her alanda rehberi oldu.
Gün derlenme toparlanma günüdür. Tüm farklılıkları bir kenara koyup; Yol’a ikrar vermek acil bir görevdir.
Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi:
Gelin Canlar Bir Olalım!
Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi:
Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım!
Yunus Emre’nin dediği gibi:
Bölüşürsek Tok Oluruz, Bölünürsek Yok Oluruz!

Alevilik ve Aleviler

Kentleşme süreciyle birlikte Alevilik ve Aleviler ile ilgili yeni tanımlamalara tanık olduk, oluyoruz. Aşağıdaki alıntılarda görüldüğü gibi toplumun değişik kesimleri tarafından farklı ifade edildiğini görmekteyiz. Bu farklılıklar zenginlik mi, yoksa kentleşmeyle birlikte yaşayacakları kaçınılmaz değişim mi?

İdeolojik kaygılarla Hakk-Muhammed-Ali öğretisinin günümüz anlayışlarıyla harmanlanmasının ortaya çıkardığı kargaşadan etkilenen toplum öncüleri (Alevi Dedeleri) bu durumu doğru zeminde ele alamadılar. Ve buna müdahale de edemediler. “Ali’siz Alevilik”, “Kürt Alevi”, Türk Alevi”, “İslam dışı Alevilik” gibi söylemler toplumda yaygınlaştıkça rahatsızlık yarattı ve olumsuz tartışmalara da neden oldu.

1990’dan sonra hayatımıza giren Alevi sivil toplum örgütleri ile bazı yazarların, akademisyenlerin ve “Alevi inanç önderiyim” diyen kadroların Alevilik anlayışlarının toplumda kafa karışıklığı yarattığının altını özellikle çizmek isterim. Dede-Talip ilişkisinin sıkı sıkıya kopmaz bağlarının kentleşme süreciyle erozyona uğraması nedeniyle toplumun homojen yapısı da doğal olarak bozuldu. Ve Aleviler bölündü. Bu bölünmenin birçok nedenini saymak mümkün. Dedelik kurumu dağıldı, musahiplik yok olmaya yüz tuttu, hukuk (Dar-ı didar) işlemez oldu, düşkünlük sözde kaldı, Rızalık şeklen devam ediyor vb… Kısacası kopuş her alana sirayet etmiş durumda..

Alevilik batıni bir inançtır. Canlar 4 Kapı 40 Makam süreğinde olgunlaşır, edep ve erkan ile insan-ı kamil olmak için yola revan olur. Kadimden günümüze yolun öncüleri olan Anadolu Alevi Ocakları bin yıldır süregelen inancın felsefesini, kültürünü, geleneğini yaşatarak günümüze taşıdılar.

Anadolu Alevileri “İncinsen de incitme” düsturuyla yeryüzüne hep sevgi ekti.

Anadolu topraklarında var olan erenler, evliyalar, enbiyalar, Pir-Mürşit-Rehber ellerinde üç telli, on iki perdeli bağlamalarıyla gönüllerinde aşk, dillerinde sevgi ile canlara Hakk-Muhammed-Ali inancıyla yol gösterdi.

Bu kadim inancın güzel insanları; gün oldu zulme başkaldırdı, gün oldu acıyı bal eyledi.

Gün oldu Turna olup gökte semaha durdu, gün oldu göğü semaha çekti.

Gün oldu hep bir ağızdan “Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan” dedi.

1963 yılında Ankara Üniversitesi Alevi gençleri Mustafa Timisi, Seyfi Oktay, Engin Dikmen, Ali İlhan (22.4.1963) imzasıyla yayınlanan bildiride; “Aleviler ki hurafeye asla inanmamış, her zaman Hakk ve hakikat aşığı olarak Ehlibeyt’in yolundan bütün baskı ve zulümlere rağmen ayrılmamıştır. Eline-Beline-Diline sadık kalma düsturu ile bugün dünya milletlerinin gerçekleştirmek istedikleri hakikatleri yüzlerce sene evvel başarmış, insanlığa öncülük etmiş asil bir topluluktur.” denilmektedir.

1989 yılında yayınlanan “Aydınlar Alevilik Bildirgesi”nde; “Alevilik; bütün Ortaçağların sevgi ve sohbete dayalı tek canlı kültürü olarak bugüne dek geldi. Aleviler; kültürleri gereği, hoşgörülü, bilime saygılı, ilerlemeye açık bir toplumdur. Bağnaz düşünceye karşıdırlar. Laik devletin, şeriat devleti kurma çabalarına karşı korunması için, bugün Alevi varlığı bir güvencedir.

Gerek felsefede, gerek uygulamada Anadolu Aleviliği ile bugünkü İran Şiiliğinin bir benzerliği yoktur. Aleviler; bağnaz güçlerin değil, demokratik kitlelerin yanındadırlar. Bu, geçmişte de günümüzde de böyle olmuştur…” şeklinde dönemin iktidarına ve devlet yetkililerine seslenmişlerdi.

2004 yılında Alevi Bektaşi Federasyonu imzasıyla yayınlanan bildiride; “Alevilik, İslam’dan çok önce, Orta Asya’da Şamanizm, Zerdüşlük, Manhaizm vb. inançlardan etkilenerek oluşmuş, daha sonra tek tanrılı dinler aşamasında, Musevilikten, Hıristiyanlıktan etkilenmiş ve son olarak ta en son İslam’dan en yoğun etkilenerek, Hakk-Muhammet-Ali’yi kendisine rehber edinmiştir.” deniliyor.

2017 yılında yayınlanan “Hacı Bektaş Deklarasyonu”nda ise Alevilik ile ilgili şu ifadeler yer almaktadır:

“Alevilik bir din değil inançtır, yaşam biçimidir. Bu yaşama biçimi Zahirde sır, Batında ayandır. Ulu ozanlarımızdan geçmişten bugüne aktarılan nefes ve deyişlere bakıldığında birlemenin nasıl olduğu açıkça görülmektedir. Alevilik Hakk ve hakikat yoludur. Aleviliğin inançsal, toplumsal ve kültürel boyutu vardır. Doğanın dilini çözen ve insan yaşamını bu bütünün içinde ele alan felsefeye sahip bir inançtır.

Alevilik: Hakk-Evren-İnsan birliğini, varlığın birliği temelinde bir bütün olarak gören, toplumsal yaşamı insan hakkı, eşitlik ve etno-kültürel çeşitlilik içinde birlik temelinde düzenleyen; tarihini, kültürel ve inançsal varlığını insanlık tarihi ve kadim uygarlıklardan alan, ekolojik sistemin sürdürülmesini öncelikli gören bir ekonomik ve felsefi düşüncesi ırklar üstü nitelikli evrensel bir yaşama biçimidir”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.