Hepimizin de bildiği üzere bizim orucun diğer dinlerin oruçlarından kimi farklılıkları var. Bu farklılıkların en başında oruç boyunca sade su içmiyor oluşumuz geliyor. Ayrıca et ve yumurtanın yenmemesi de önemli bir durum. Ayrıca süslenmenin, alkolün, eğlencenin ve cinselliğin 10/11 ya da 12 gün boyunca olmaması da oldukça önemli.
Orucumuzun bu adetlerini alt alta sıralarsak şöyle oluyor;
- Sade su içilmez,
- Et ve yumurta yenmez,
- Traş olunmaz, süslenilmez, cinsellik yoktur, gösterişten kaçınılır,
- Alkol ve eğlence olmaz.
Bütün bunlar Kerbeladan beri böyle yapılagelmiş deniliyor. Meselenin nerden geldiğiyle değil de, daha çok nasıl işlediğiyle ilgiliyim. Bu yüzden meslenin tarih kısmını şimdilik es geçiyorum.
Bence orucumuzun bu adetleri, bizim tarih boyunca kendimize yaptığımız uyarılardır. Şöyle ki;
- Bir süre su içme ki, değerini unutma! Ona yabancılaşma! Onun yalnızca çevirdiğinde akan çeşmeden ibaret olmadığını, onun hayatın damarlarında akan canlılığın, CAN’ın kaynağı olduğunu bilemeyecek kadar kıymetbilmezliğe düşme.
- Et ve yumurta yeme ki, cana kıymamış ol! Hayvanlarla kurduğun ilişki tarzını yeniden düşün. Varlıklarının değerini bil. Bu dünyayı onlarla paylaştığını unutma. Et ve yumurta yeme ki, onların da can olduğunu hatırla. Onların kendi başlarına ve kendi nizamlarınca varolduklarını unutacak kadar ete oburlaşma. Cana kıymamanın huzurunu bil ve o huzuru kaçıracak şeylerde kendini kaybetme!
- Bir süre traş olma, süslenme ki, senin gönlünü eyleyen bu şeylerin varlığına alışıp da onu görmez hale gelme.
- Bir süre cinsel ilişkiye girme ki, beline sahip olmayı öğren.
- Bir süre alkol içme ve eğlenme ki, eğlenmenin değerini bilemeyecek kadar onun içinde kaybolma!
- Bir süre gösterişsiz ol ki, kendini her gösterdiğinde ya da göstermek istediğinde başkasına zararlı olacak halden uzak durmayı bil!
Ve hepsinin yani tüm bu uyarıların ortak birkaç yanı var; kendini bil, kıymet bil, cana kıyma!
Yani… ZARARSIZ ol!
Gelelim meselenin bence en can alıcı noktasına, yani tarih boyunca kendimize, gizli gizli ve gönülden gönüle yaptığımız bu uyarıların bize kattığı ve kazandırdığı güzelliklere.
- Cana kıymamayı bilmemiz sayesinde, Ortadoğu denen şu coğrafyanın eli kana bulanmamış tek topluluğu – çok şükür ki hala- biziz. Biz hariç herkesin birbirine kıydığı ve düzenli olarak bizim de kıyıldığımız bu topraklarda elikansız kalmak şükür ki bize nasipmiş. Çünkü tam da bu saldırgan olmayışımız sayesinde kendi içimizde de saldırgan ve hemen şiddete başvuran insanlar değiliz. Dışa şiddet uygulamamak bizi kendi içimizde olabilecek şiddetten de uzak tutmuş.
- Süslenme ve cinsel ilişki konusundaki uyarı sayesinde ise, emin olun ki şu coğrafyada ve hatta dünyada taciz, tecavüz ve çocuk istismarı gibi hastalıklı davranışların en seyrek görüldüğü topluluklardan biriyiz.
- Alkol ve eğlenme konusundaki uyarının kazancı ise zaten ortada. Sarıcaovalılar olarak eğlenmeyi gerçekten biliyoruz. Hatta eğlenmek bence bizim yaşam biçimimiz. Çünkü mesela mizah bizim günümüzün, gecemizin, evimizin, aklımızın her köşesinde dolaşabiliyor. Eğlencelerimiz, oyunlarımız, düğünlerimiz ve keyfimiz dillere destan. Ve en güzeli, neşeli ve eğlenceli olmak bizi, şu yeryüzü için ‘zararsız’ olmaya daha çok özendiriyor.
Velhasıl, bizim oruç – bence –biz huzurlu, neşeli ve eğlenceli olmaya devam edebilelim diye bize kimi güzel uyarılarda bulunuyor. Ve ancak böyle bir oruç, tam da olması gerektiği sessiz sedasız, gösterişsiz bir şekilde, yani aslında doğrudan gönülden gelen bir halle varolabilirdi. Ki öyle olmuş. Orucu tutup tutmamak herkesin kendi gönlüne kalan bir şeydir. Biz bu uyarıların kıymetini bilip onlara kulak astıktan sonra gerisi çok önemli değil. Yeni haller, yeni ihtiyaçlar gerektirir. Biz de o uyarıları yeni hallerimize, ihtiyacımıza göre yedirmesini biliriz.
Sonuç olarak, tabi ki sahip olduğumuz güzelliklerin tek sebebi orucumuzdur demiyorum. Fakat orucumuzun uyarılarının anlamına ve önemine vurgu yapmaya çalışıyorum.
Neyse… Bence neşeli, eğlenceli ve harika Jbir topluluk olduğumuz kadar kıymetliyiz de. Kendimizin kıymetini bilelim.
Sonuna kadar katlanıp okuyanların da fikirlerini sormak isterim.
Sürç-ü lisan ettimse affola.
Muhabbetle…