sarıcaovakuyucaksarıcaova mahallesisarıcaova köyünazillibodrum
DOLAR
39,8620
EURO
46,9765
ALTIN
4.274,95
BIST
10.275,75
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Aydın
Açık
37°C
Aydın
37°C
Açık
Cumartesi Açık
39°C
Pazar Açık
39°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
39°C
Salı Açık
39°C

Nazilli İlçesi

Aydın iline bağlı Nazilli ilçesini tanıyalım.

A+
A-
Nazilli İlçesi

Nazilli adı nereden geliyor:

Nazilli isminin nereden geldiği ile ilgili çeşitli görüşler vardır. Bunlar:

2. Yüzyılda Büyük Menderes vadisine gelen Türkler buradaki Bizans egemenliğine son verdiler. O devirde gelen Türk boyları arasında Nazlu adını taşıyan bir boyun oymağı da bu çevreye yerleşti. İlk kurduğu köye de kendi boyunun adı olan Nazlu adını verdiği. Bugünkü Nazilli’ nin 5 kilometre kuzeyinde Menderes ovasına bakan ufak bir tepede kurulan bu köy, doğudan ve batıdan gelen yollar üzerindeydi. Köyün adı önce Nazluydu daha sonra ise Nazlı oldu.

İlçe merkezinin ilk yerleşim yeri hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır. Ancak Karya bölgesinde kalan Menderes Vadisine Luwi’lerin yerleştiği bilinmektedir. Luwi dilindeki adı olan Nassila’dan türemiş. Anlamı, “Ana Tanrıça Köyünün Geçidi” demektir.

Evliya Çelebi 1671yılında Nazilli’yi ziyaret etmiştir. Şehirin güzelliğini, nazlılığını kızlara benzeterek Nazilli adının buradan geldiğini ileri sürmüştür.

Tarihi:

Eski bir Luwi yerleşim alanı olan Nassila, başlangıçta, Kestel ilçesine bağlı bir köy imiş. M.Ö. 546’da Lidyalılardan Pers’lere, M.Ö..344’te Makedon İskender eline, sonra Selovkoslar eline, M.Ö.395’de Doğu Roma, M.Ö.1176’da Miryakefalon Savaşından sonra Selçuklular eline geçerek; Gökhan, Dağhan, Gediklü, Haydarlı, Hocabeyli, Kireges, Toygar, Alayuntlu, Kızıllar, Do’lar ile Bayındır Oğuz oymakları Nazilli yöresine yerleşmişler.

M.S. 1280’de Nazilli, Muğla özekli Menteşe Beyliğine geçmiş. Selçukluların son dönemlerinde Muğla ili dolaylarında kurulan Menteşe Beyliği Sultanhisar ve Nazilli yöresini 1280’de ele geçirdi daha sonra Birgi merkez olmak üzere Aydın oğulları Beyliğini kuran Aydın oğlu Mehmet Bey Nazilli bölgesini kendi beyliğine kattı.

Osmanlı Devleti zamanında Yıldırım Beyazıt 1390’da Nazilli yöresini ele geçirdi. 1402’de Timur’un, Yıldırım Beyazıt’ı Ankara Savaşında mağlup etmesinden sonra bu topraklar kısa bir süre için Timur kuvvetlerinin eline geçti. Kışı iklimin müsait olmasından dolayı Menderes Havzasında geçiren Timur kuvvetleri Anadolu’dan çekilirken yine Timur’un yardım ve desteği ile Aydın oğlu Musa Bey bu bölgede egemenliğini ilan etti. Ancak Musa Bey aynı yıl (1402) ölünce yerine oğlu Aydın oğlu Gazi Umur Bey geçti. Aynı tarihlerde Osmanlı tahtına çıkan II. Murat Anadolu’daki karışıklıkları bastırarak Nazilli ve çevresini kesin olarak Osmanlı idaresi altına soktu. II. Mahmut döneminde, 1831’de Nazilli ilçe özeği olmuş. “Nassila”, Türkçe ağzıyla “Nazilli’ye” dönüşmüştür. 1866’da İzmir-Aydın, 1890’da Aydın-Nazilli-Kuyucak demiryolu açılmıştır.

Coğrafyası:

Yüzölçümü 664 km²’dir. Ortalama deniz seviyesi yüksekliği 64 metredir. Batısında Sultanhisar, güneyinde Bozdoğan, güneydoğusunda Karacasu, doğusunda Kuyucak, kuzeyinde de İzmir’in Beydağ ve Kiraz ilçeleri bulunmaktadır. Batıda bulunan Aydın il merkezine 45 km, doğuda bulunan Denizli il merkezine ise 82 km mesafededir.

Büyük Menderes Havzası’nın oluşturduğu ova, Nazilli’de genişlemeye başlar ve kuzey-güney doğrultusundaki uzunluğu 10 km. geçer. En çukur yeri Akçay deresi ile Büyük Menderes ırmağı arasında bulunan Çerkez Ovasıdır. İlçe sınırları içinden doğarak Büyük Menderes ırmağına dökülen ve bu ırmağı besleyen İsabeyli Deresi, Dallıca-Gereniz Çayı, Dereköy Çayı ve Mergen Çayları başlıca akarsu kaynaklarıdır. İsmet’in Dağı Nazilli ile Kuyucak İlçeleri arasında yer alır. Ortalama yüksekliği 1200 metredir. Önemli tepeleri Karadağ (1306 metre), Eren (1358 metre) Kocahüyük (1458 metredir) Karıncalıdağ Pirlibey kasabasının üstüne uzanır. Başlangıçta sarp bir dağ olmakla beraber nispeten düzleşir. Ortalama yüksekliği 1600 metredir. En yüksek yeri 1700 metre olan Karlık tepesidir. Madran Dağı, Karıncalı dağının batısındadır.  Menderes Nehri hafif meyil ile iner. Gökbel Dağı Madran Dağının batısındadır. Güneyi ormanlarla kaplı, kuzeyi ise dik dağdır. Nazilli’nin Karıncalı Dağı eteklerinde Kahvederesi ve Nacipınar Yaylaları vardır. Nazilli de Menderes nehrinin geçtiği ve suladığı menderes vadisi vardır. Ovanın toprağı humuslu ve mümbittir. Bozdoğan İlçesi yolun doğusunda kalan topraklara Çerkez Ovası adı verilir. Bu arazide en çok pamuk ekimi yapılır.

Nazilli’nin kuzeydoğusundaki Çamlık Dağı 1732 mt, güneydoğusundaki Karıncalı Dağ 1705 mt, güneyindeki 1792 mt. Yükseklikleri ile Madran Dağı bu bölgedeki en yüksek noktalardır.

Kentin kuruluş yerini belirlemiş olan en önemli etkenler sahip olduğu ulaşım kolaylıkları, verimli tarım arazisi ile yerleşmeye uygun topografık yapısıdır. Kent planı kuzey-güney doğrultusunda bir elips şeklindedir. Ancak son yıllarda şehir doğu-batı yönünde gelişme göstermektedir. Verimli tarım arazilerinin imara açılmaması şehrin Menderes Nehri yönüne genişlemesini engellemektedir. Yukarı Nazilli’de genişleyen bu elips Aşağı Nazilli’de daralma gösterir. Bu elipsi İzmir – Aydın – Denizli kara ve demiryolu doğu-batı yönünde enlemesine keser.

Savaş Zamanı:

Beydağı eteklerinden, Karıncalı Dağı ile Madran Dağı eteklerine değin düzlük Büyük Menderes düzlüğüdür. Büyük Menderes düzlüğü, bataklık, sazlık ile verimli etizlerden-tarlalardan oluşur. Menderes ırmağı ise yaygın ekilen pamuk, tahıla can veren sudur. Düzlüğün güney yamacında ise Arpaz-Harpasa eskil kenti kalıntıları yer alır. Yukarı Nazilli’de Rum, Ermeni, Musevi ile Türkler karışık, Çapahasan denilen aşağı Nazilli’de kök Türkler, yörükler otururmuş.

İnsanlar burada mutlu yaşarken, önce Balkan Savaşları ile elden çıkan Osmanlı topraklarından birçok göçmen özellikle Batı Anadolu’ya gelmişler. Birinci Dünya Savaşı çıkınca bu kez göç hızlanmış. Sıkıntı dolu yıllar, bu kesime Yunan yayılmasıyla başlamış. 15 Mayıs 1919’da İzmir’e giren Yunan güçleri 27 Mayıs’ta Aydın’ı, 3 Haziran’da da Nazilli’yi ele geçirmiş. Böylece Nazilli’de kara günler başlamış.

Bu kara günlerde, daha ele geçirişin ikinci gecesinde, 4 Haziran gecesi Hacı Süleyman Efendi, Pirlibeyli Mehmet Bey, Hacı Nuri Efendi, Arap Yüzbaşı olarak bilinen Nazilli Jandarma Yüzbaşı Komutanı Nuri Bey, Giritli İsmail Hakkı Efendi, Nazilli Müftüsü Salih efendi, Nazilli’de Çapa Hasan Semtinde Hacı Nuri Efendinin evinde toplanmışlar, soygunculukla geçinen efeleri dağdan indirip savutlarını-silahlarını yağıya-düşmana çevirmeleri için çalışmaya başlamışlardır. Bunun sonucunda Batı Anadolu’da düşmana karşı ilk örgütlenme Nazilli’de başlamıştır.

Bu örgüt, 8 Ağustos 1919’da Birinci Nazilli Kurultayını, 19 Eylül 1919’da İkinci Nazilli Kurultayını, 6 Ekim 1919’da Üçüncü Nazilli Kurultayını Nazilli’de toplamıştır. Atatürk bu örgütü yazdığı tel yazılarla yönlendirmiştir.

16 Haziran 1919 günü tan ağarırken Yörük Ali Efe, Yunanların Malgaç Karakolunu basmış, Yunan’ı bütünüyle yok etmiştir. 20 Haziran 1919’da Nazilli’ye giren Yörük Ali Efe, Nazilli’de bir tek Yunan eri bile görememiş; çünkü Yunanlar Nazilli’yi gece boşaltmışlar. Yanlarında götürdükleri 72 suçsuzu Köşk’te kurşuna dizmişler. Bir bölümünü de top atışın tutarak yok etmişler. Kestikleri Türklerin başlarını tren garının parmaklıklarındaki sivri demir uçlara bir baştan bir başa dizmişler.

Yörük Ali Efe (doğumu 1895)

Babası Sarıtekeli aşiretinden İbrahim oğlu Abdi, annesi yine Yörüklerin Atmaca Aşireti’nden Fatma’dır.

19 yaşına geldiğinde, Aydın dağlarında dolaşan Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin grubuna katılmak istedi. Ağır bir sınavdan geçirilerek gruba alındı. Kısa zamanda Efe’nin ve tüm zeybeklerin güven ve sevgisini kazanarak grupta ikinci adam konumuna yükseldi. Alanyalı Molla Ahmet Efe’nin Bozdoğan Kavaklıdere baskınında ölmesi üzerine Yörük Ali Efe olarak grubun başına geçti.

Dört yıldan fazla dağlarda dolaştı. Bu süre içinde daima ezilenin, mağdur edilenin, güçsüzün yanında oldu. Haklı olarak halk tarafından sevildi, itibar ve destek gördü. 1919 senesinde grubu ile birlikte dağdan indi. O sıralar Yunan Ordusu İzmir’in ardından Aydın ve Nazilli’yi de işgal etmişti.

Yörük Ali Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe ve bazı arkadaşları ile birlikte Aydın ilinin Çine ilçesi Yağcılar köyünde toplanarak 16 Haziran 1919 tarihinde Sultanhisar ve Atça arasındaki Malgaç deresinin üstünden geçen Malgaç demiryolu köprüsü yanındaki Yunan karakoluna baskın yaptı. Baskın sonunda karakol tümüyle imha edildi, cephane ve erzaklar ele geçirildi. Bu baskın Batı ve Güney Anadolu’da düzenli, bilinçli ve millî şuurla işgalcilere yapılan ilk baskın olarak kabul edilmektedir. Bu önemli başarı halka ümit ve cesaret vererek, düşmanın yurttan atılabileceğine olan inancını arttırarak Yörük Ali Efe’nin liderliğini perçinledi. Yunan Ordusu ise beklemediği bu baskın karşısında paniğe kapılarak Nazilli’deki kuvvetlerini yakıp yıkarak Aydın istikametine geri çekti.

Daha sonra 7. Tümen kumandanı Miralay Şefik Aker’in başkanlığında kurulan halk meclisinde oy birliğince alınan karar uyarınca Yörük Ali Efe’ye Aydın’ın kurtarılması emredildi. Emrindeki kuvvetlerle birlikte Aydın’ı geri aldı. Ancak takviye kuvvetlerle güçlenen Yunan ordusu Aydın’ı ikinci kez işgal etti. Köşk, Umurlu ve Dörtyol cephesi kurularak olağanüstü cesaretle, donanımlı ve sayıca çok fazla olan düşman kuvvetleri büyük kayıplara uğratıldı. Böylece düzenli ordu kurulana kadar yirmi aylık bir süre düşman kuvvetlerinin Aydın kanadından Anadolu içlerine ilerlemesi engellendi.

Düzenli ordunun kurulması üzerine Yörük Ali Efe, emrindeki savaş deneyimi çok iyi olan büyük bir grubu ile birlikte TBMM Ordusu’na katıldı. Milis Miralay rütbesiyle Millî Aydın Cephesi Komutanı olarak atandı. Savaş sonunda başarılarından dolayı TBMM tarafından Kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası ile ödüllendirildi.

Alçakgönüllü bir insandı. Türk Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü ile ilgili olarak yapılan övgülere verdiği şu cevabı her zaman hatırlanacaktır:

Bazı kimseler savaş zamanında yapılan işlerin bir çoğunu bana ve başkalarına mal ederler. Bu yanlıştır. Bir kişinin, beş kişinin böyle büyük davalarda ne ehemmiyeti olur ki? Gönlünde vatan muhabbeti taşıyan her vatansever o günlerde bizim gibi düşünmüş, bizim gibi duymuş, ondan sonra da bizimle beraber olmuştur. Millî mukavemette aslan payını kendine ayırmakta hata vardır. Bir elin sesi olur mu ki?

Türk Kurtuluş Savaşı’ndan sonra İzmir’e yerleşti. 1928 senesinde, Kurtuluş Savaşı’nda bir süre karargahı olan Yenipazar’a taşındı. 1934 yılında Soyadı Kanunu’nun çıkmasından sonra “Yörük” soyadını aldı. 1951 senesinde, İzmir’de geçirdiği talihsiz bir tramvay kazasında bacaklarını kaybetti. 1951 yılında tedavi için gittiği Bursa’da vefat etti.

Yörük Ali Efe vasiyetinde Yenipazar’da toprağa verilmesini istedi. Ayrıca “Halkı iyidir, toprağı sever, toprağı seven insan sever. Ben orada rahat ederim” dedi.

Kurtuluş Savaşı’ndaki destansı mücadelesi Türk halkı tarafından adına türkü yakılmasına vesile oldu.

Yenipazar’daki evi Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak düzenlenerek 2001 yılında Yörük Ali Efe Müzesi adıyla ziyarete açıldı.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.